Ötelerden ötede sırlı meclis kuruldu
Toplandı cümle ervah ve huzurda duruldu
“Elestü birabbikum” işte orda soruldu
Minnettar olup hemen cevabım “belâ” dedim
Bir damla suydum önce, sonra et kemik oldum
Bana özel bir fıtrat, bana has suret buldum
Her yanımı kuşatan şefkatle taştım doldum
Anneydi ilk kelimem, onu evvela dedim
Çocuk oldum, çocukça davrandım on beş sene
Sonra kanımı emdi günah isimli kene
Kaçtım kurtuldum heyhat ağına düştüm yine
Köle oldum günaha, benziyor bala dedim
Cazibedar göründü temeli çürük dünya
Ruhumu yağmaladı bitmez sandığım rüya
Tabut denilen binek yaklaşırken kıyıya
Koyu bir sis altında gurbete sıla dedim
Çölde serap aradım, yıllarca bilmem niye
Gölgeyi kovaladım; hakikat, gerçek diye
Soruldu: Gözyasların kimden kaldı hediye
Ürkek nazlı ceylandı, gözleri elâ dedim
Makam, rütbe ve maaş hep döndürdü başımı
Tek gündemim belledim ekmeğimi, aşımı
Hiç hesaba katmadan ilerleyen yaşımı
İştahımı kabarttı ücret, pekalâ dedim
Derken ölüm üstüme saldı askerlerini
Hastalık keşfe çıktı vücudun her yerini
Bilmedin der gibiydi sıhhatin değerini
Geldi çattı musibet, her yan ibtilâ dedim
Eyvah aldandım dedim lâkin kazılır mezar
Zevale meyletmişken akıllansan ne yazar
Ben zarara uğradım, acaba kim etti kâr
Bu Şeytanın darbesi, bu bir istila dedim
Mü’min fıtratlıydım ben kıymetli özüm vardı
Hani Bezm-i Elestte verdiğim sözüm vardı
Yazıklar olsun bana, utanmaz yüzüm vardı
Hayıflandım bu durum yakışmaz kula dedim
Bir mirasyediyim ben, ömrümü verdim sele
Dikenlere takıldım, talip olmadım güle
Hangi kelâm söylenir bilmem ki Azrail’e
Anahtarı kaybettim, neydi parola dedim
Türlü türlü işleri işledin sanıp hüner
Bilmedin kurur nefes, demedin güneş söner
Günah hamalı beden, nasıl Rabbine döner
İşte Halil göründü, işte musalla dedim