Gayrısından yok bir yardım, yok medet
Kâinatın Sultanına yöneldim
Habibimdir dedi adı Muhammed
Ol Nebiyy-i zişanına yöneldim
Bir baktım ki heybem dolmuş pür kusur
Ruh perişan, kalp bağlamış hep nasır
Sonsuz rahmet bir tek ona münhasır
Yüreğimin dermanına yöneldim
Yerden göğe tevhid mührü vurulmuş
Yaradanın saltanatı kurulmuş
Bu gözlerim nasıl böyle kör olmuş
Nur-u Kur’an ummanına yöneldim
Nübüvvetin reisi hem timsali
Faziletin, kemalâtın misali
Yok cihanda onun bir tek emsali
Yüce Rabbin cananına yöneldim
Hayatının her anından feyz aldım
Sanki rahmet denizine ben daldım
Zulmetteydim; kesintisiz nur buldum
Kulluğuna, imanına yöneldim
Bedir ehli yüceltti bu davayı
Uhud günü seyreyledim Hamza’yı
Her zaferde Murtaza’nın var payı
Kahramanlık meydanına yöneldim
Yaban efkâr, sözde buldum belâmı
Okutturdum geçmişime salâmı
Reddeyledim cümle kitap kelâmı
Şanı yüce fermanına yöneldim
Yıllar yılı ben kendimle dövüştüm
Kanatları kırık naçar bir kuştum
Azgın deniz, dalgalarla boğuştum
Fıtratımın limanına yöneldim
Cümlesinin ezberledim adını
Düşürmedim yüreğimden yâdını
Kıtmir gibi takip ettim ardını
Enbiyânın kervanına yöneldim
Medresenin hamurunda yoğruldum
Taptuk Emre tekkesinde doğruldum
Önce hamdım; yandım piştim, kul oldum
Evliyânın peymanına yöneldim
Ölüm gelip susturmadan dilimi
İşte böyle beyan ettim hâlimi
Halil derki boş çevirme elimi
Merhametkâr divanına yöneldim