Mahpus, türlü faili cem eden garip damdı,
Suçsuz mazlum zindanda, giren kana zindanda.
O da insandı hatta melek gibi adamdı,
Otuz yıl hüküm giymiş, kıyan cana zindanda.
Yaşlı bir amca vardı, iftiraya kurbandı,
Lâkin meçhul bir yerde eli yüzü hep kandı,
Zulüm gibi görünen, adaletli fermandı,
Kader makumları hep baştan sona zindanda.
Kimin yanına varsan, rastlarsın türlü derde,
Yaralar deşilir de sohbet bitmez seherde,
Akrep yelkovan ölü, saat ruhsuz bu yerde,
Dakika bir gün gibi; bir gün, sene zindanda.
Bütün karın ağrısı mazinin hissesidir,
Öfke ile ekilen zakkumun meyvesidir,
Burda yükselen feryat, pişmanlığın sesidir,
En çiğ fıtratlar pişer, yana yana zindanda.
Arada vaiz gelirdi; affeder Allah derdi,
İmandadır mutluluk, namazda felah derdi,
Dinleyen tövbe eder, estağfirullah derdi,
Aklı başına gelen, döner dine zindanda.
Aşık olunan dünya, tıpkı zindan misali,
Bazen lezzet olsa da gamdır cümle ahvali,
Eksik olmaz musibet, belalıdır her hali,
Gece kahır damlatır, doğan güne zindanda…
Uzaktadır yar, yaren, ana, baba ve kardeş,
Demli çay ahbap olur, isli duvarlar sırdaş,
Ne çiçek, ne kelebek; görünen taştır hep taş,
Gelinen aynı nokta, döne döne zindanda.
Burda çok zenginlerin sanki serveti yok,
İtibarın adı var; kürsüsü, devleti yok,
Alkış kuru gürültü, şöhretin kıymeti yok,
Bir pul bile verilmez şeref, şana zindanda.
Özlersin elbet Halil, köyünün kokusunu,
Zebercet gibi gelir deredeki yosunu,
Gördüğün menzillerin, semanın yoktu sonu,
Şimdi gözlerin bakar, hep tavana zindanda…