Namaz - İbadet - Fazilet

RAMAZAN-I ŞERİF HÜRMETİNE BİZİ AFFEYLE

Boynumuz bükük bugünlerde, yüzümüz solgun…

Bahar mevsimindeyiz, lakin bağımıza bahçemize hazan vurmuş gibi; Allah’a firar vaktindeyiz, ama bir şeyler eksik; tövbe istiğfar menzilindeyiz, en özel manevi iklimdeyiz, ne yazık ki günahlarımızı taşımaya takâtimiz yok…

Ezel ve Ebed Sultanı’na kulluğumuzun resmigeçit yaptığı, salih amellerin filizlendiği; melekleşmek, mübarekleşmek için manevi hazinelerin, sınırsız ganimetlerin keşfedildiği Ramazan-ı Şerif’teyiz; heyhat Kâbe sessiz, Mekke ıssız, camilerimiz öksüz…

Ramazan-ı Şerif’te kazanç bire bindir, sair zamanlarda işlenen sevabın karşılığı bir ise bin, on bin, otuz bin olur; rahmet coşar, ikramlar yağdıkça yağar. Nasıl ki padişah tahta çıktığı günü bayram ilan eder, her sene o bayramda halkına özel ziyafetlerde, hususi iltifatlarda bulunur, öyle de Kâinat Sultanı’nın şanı yüce fermanı Kur’an-ı Kerim, Ramazan ayında inmeye başlamış; işte bu yüzden Ramazan-ı Şerif kudsi bir bayramdır, ruhani bir meclistir, manevi bir düğündür. Sırrına erenlere, kadrini bilenlere ahiret ticareti için çok büyük kârlar kazandıran bir pazar, uhrevi hasılat için bereketi âlî, verimi azim bir tarladır. Sonsuz rahmet sahibinin, nihayetsiz kerim olan Rabbimizin, biz kullarına hesapsız ihsanlarda bulunduğu kutlu zamandır Ramazan-ı Şerif.

Madem öyledir; nurlar yağsın amel defterimize; Ramazan-ı Şerif hürmetine dönelim eski günlerimize…

Ya Rahmanü’r-Rahîm, Ya Kerim, Ya Ğanî, Ya Muîn!

Bizi affetmekle rahmetini gönder; bizi beraat ettirerek ikramda bulun; senin hazinelerin tükenmez Ey Zenginler Zengini, bize hücrelerimize ve yüreklerimizin derinliklerine kadar ulaşan aşkla şevkle yaşayacağımız Ramazan-ı Şerifleri ikram eyle; bizi bu dar günlerden çıkar, bize yardım ve inayetini gönder…

Ramazan-ı Şerif nefsi terbiye eder oruçla; nimetlerin bizim olmadığını anlarız, şiddetle muhtaç olduğumuz hâlde suya elimiz uzanmaz, kuru ekmeğin kıymetini hissederiz. Kibir, gurur putlarını parçalar oruç; bedenin bizim olmadığını, demirden taştan olmadığını öğretir, acizliğimizi zayıflığımızı ikaz eder, ihtar eder. Kendi keyfimizce yaşayamayız, emir dinlemeyi öğreniriz, kul olduğumuzu hatırlarız; nefsimiz, Rabbimize isyan yerine kulluk vaziyetini takınır Ramazanda…

Bir senedir salgın hastalığın bize öğrettiği de bu değil miydi? Âdeta “Gururu bırak, acizliğini anla. Mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya niçin geldiğini öğren!..” diye ikazda bulunmuyor muydu? Hiçbir şeyin sahibi olmadığımızı, çok sevdiğimiz dünyaya her an veda edebileceğimizi, kabrin, ağzını açarak bizi beklediğini ihtar etmiyor muydu?

Madem öyledir, nefsimiz kurtulsun azgınlıktan; Ramazan-ı Şerif hürmetine şifa bulalım cümle hastalıktan…

Ya Şâfî, Ya Kâfi, Ya Muafî, Ya Hâdî!

Maddi manevi dertlerimize devalar, dermanlar indir katından; sen bize yetersin, sen afiyet, sağlık, sıhhat ihsan eyle cümlemize; hidayet nurlarını yağdır gönlümüze, bizi nefis ve şeytanın oyuncağı olmaktan muhafaza eyle…

Paraya pula kalbimizi kaptırdık, açgözlülük yaptık, yetimin başını okşamak, öksüzün derdini dinlemek, fukaranın ıstırabını hissetmek, muhtaçlara aş ekmek yetiştirmek gündemimize girmedi; israf ettik, marka delisi olduk; kredi kartlarımızın bütün limitlerini doldurduk gösteriş sevdasıyla; faize battık on beş bin liralık telefon kullanmak, son model arabalara binmek için…

Şimdilerde para pul işe yaramıyor, bir çay ocağında huzurla bir bardak çay içmek bile haram oldu, dünyanın parasını ödediğimiz arabalarla sağda solda caka satamıyoruz, evlere hapsedildik; israf ve faizin tokadını mı yiyoruz acaba? Bize ikram edilen maddi imkânların içinde hakkı bulunan fakir fukaranın, yetim ve öksüzün hakkını gasp etmemizin sonuçlarını mı yaşıyoruz?

Ramazan-ı Şerif, oruç vasıtasıyla fakirlerin acınacak acı hallerini tam hissettiriyor, yardıma mükellef olduğumuz insanlara yardım ve şefkat etmekte pek tesirli ders veriyor ve “Komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir.” (Hakim, Müstedrek, 4/183, h. no: 7307) diyen Nebevî sada kalbimizi delip geçiyor.

Madem öyledir muhtaçlardan esirgemeyelim şefkati; Ramazan-ı Şerif hürmetine yapalım empati…

Ya Rezzak, ya Rahman, Ya Hannan, Ya Mennan, Ya Afuv!

Ey rızkımızı veren, rahmetiyle muamele eden, nimetleri başımızdan aşağı yağdıran, bize yaptığın ikram ve ihsanlardan dolayı sana hakkıyla hamd etmekten aciziz; bizi affeyle, verdiğin nimetleri razı olacağın şekilde kullanmakta muvaffak kıl…

Boynumuz bükük bugünlerde, yüzümüz solgun…

Bahar mevsimindeyiz lâkin bağımıza bahçemize hazan vurmuş gibi; Allah’a firar vaktindeyiz, ama bir şeyler eksik; tövbe istiğfar menzilindeyiz, en özel manevi iklimdeyiz, ne yazık ki günahlarımızı taşımaya takatimiz yok…

Ezel ebed Sultanına kulluğumuzun resm-i geçit yaptığı, salih amellerin filizlendiği; melekleşmek, mübarekleşmek için manevî hazinelerin, sınırsız ganimetlerin keşfedildiği Ramazan-ı Şerif’teyiz heyhat Kâbe sessiz, Mekke ıssız, camilerimiz öksüz…

Senden af diliyor ve yalvarıyoruz, Ramazan-ı Şerif’i bütün coşkunluğuyla, sınırsız haz ve mutlulukla yaşayacağımız günlere ulaştır bizleri; ne olur, ne olur Yarabbi sil bu günlerdeki hüzünlü izleri…

İlgili Şiirler